halk arasına “kemik erimesi” gibi
bilinen osteoporoz, samsun escort artan yaşla beraberinde etkisini gösteriyor . Vücudumuzu taşıyan kemiklerin kütlesindeki azalma, kırıkların, ağrıların artmasına sebep
oluyor. Yalnız osteoporoz bir kader değil. Bilinçli bir gidalanma
ve aktif bir yaşam ile ilerleyen yaşlarda da sağlam
bir kemik yapısına malik bulunmak mümkün… Halk aralarında kemik erimesi sanarak biliniyor osteoporoz. doğrusu
bu rahatsızlıkta kemiğin erimesi değil, birim başına düşen kemik kütlesinde azalma kelime
konusu. Hala açık bir anlatımla, kemiğin içi boşluklarla dolunca kemik de gözenekli ve yine de basitçe kırılabilir bir nur
geliyor…insandaki coklu
dokuda olduğu gibi, kemik dokusunda da aralıksız bir yapım ve devamlı bir yıkım vardır. ömrünü tamamlamış dokuları fiziksel beden uzaklaştırırken karşılık olaraq yenisi gelir. Gençlerde, gelişmekte olanlarda yapım şimdiye kadar fazladır, ara
jenerasyonda yapım ve yıkım dengededir. Yaşlı jenerasyonda yıkım henüz fazladır. Burada yıkım hala fazla, yapım şimdiye kadar az olunca, yıkılan kısımların yerleri boşluklar içinde
kalır. Yaşlılıkta birleşen
post menopozal osteoporoz yoksa senil osteoporoz, insanın yaşamı içinde karşılaşacağı doğuştan
bir durum. Lakin osteoporozun bir hastalık olduğu durumlar da kelime
konusu. Mesela
çıtır
erişkinlerde görülen idiopatik osteoporozlar gibi… Bu rahatsızlık hormon dengesi bozulduğunda, kemik yapım ve yıkımını etkileyen öbür faktörler işin içine girdiğinde- ki bunlar gelişim hormonları olabilir, tiroid hormonları olabilir- karşımıza çıkabilir. Bu tarz
osteoporozlar, “sekonder osteoporoz” adıyla anılıyor. Bu sayfalarda ele alacağımız konu ise ilk gruba giren, yaşlılık döneminde araya
çıkan osteoporoz. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi uzmanları Prof. Dr. Metin Türkmen ve Prof. Yasemin
Güven’den konuyla interesan
detayları erkeklerin göre
anlatmalarını istedik.osteoporozun belirtileriosteoporozun en yaygın bulgusu, omurga bölgesinde, sırt bölgesinde görülen ağrılar. Bu ağrıların nedeni de zayıflayan kemikte görülen mikro kırıklar gibi
açıklanıyor. Prof. Metin Türkmen konuyla interesan
şöyle konuşuyor: “sağlıklı kemiklerimizde mikroskobik düzeyde bir sürü kırık olur. Bu kırıklar fiziksel beden
tarafından kurulan
taze
kemik dokusu ile hemen onarılır. Ama bu yapım ve tamir olayı osteoporozda duraklamaya girince, o mikro kırıklar büyüyerek makro kırıklar içine
gelir. Osteoporozun en basitçe görüldüğü bölge omurgadır ve birleşen
kırıklar özünü ağrıyla anlaşılan
eder. Dolayısıyla kritik sene
dönemine girmiş bir xanim sırtının ağrıdığını belirttiğinde, ilk akla gelecek
osteoporoz olur. şunun dışındaki yaygın belirtiler de basitçe kırıklardır. Ara
sene
dönemindeki insanların düştüklerinde en fazla el bileklerinde kırıklar görülür. Düşerken kendilerini korumak nedeniyle
ellerini uzattıkları esnada, el bileklerinde kırıklar oluşabilir. Kişi azıcık yine de yaşlanınca, düşmeyle kalçası kırılır. Azıcık
yine de yaşlanınca, sadece kasları da ince
ise kafasının ve göğsünün ağırlığı aşağıda
ezilen omurgasındaki kırıklar yüzünden
sırtında eğrilikler görülür.”osteoporozu önlemenin yollarıosteoporozlu bir kemik kaslar tarafından güzelce
destekleniyorsa, demek ki hasta yaşlanmış ve osteoporozlu olsa da devmlı
hareket ediyorsa, kalça, sırt ve bel kasları kuvvetliyse, kırık oluşumu fazla
az oluyor. Türkmen, şunu şöyle açıklıyor:“bir kemiğin kırılmalara yuz yuze direnebilmesi nedeniyle tek başına kuvvetli olması yetmez. O kemiği koruyan ve hareketlendiren bir de kas dokusu var. Kasların da, kasları yöneten sinir sisteminin de sağlam olması gerekir. Osteoporoz, kemiğin kütlesinin azalmasından kaynaklandığına göre, şunu önlemek göre
önceden
kemik depolarını dolduğu sürece fazla doldurmak gerekir. Kemikteki kalsiyum depoları ilk yirmi beş yıl fazla kolayca dolar. Yirmi beş yılla kırk beş yıl ortasına zoraki dolar, ama kırk beş yıldan daha sonra
pratik gibi
bu depolara ekstra
etmek olası
değildir. daha çok tüm gayret, olanı muhafaza yapmak içindir. Kemik depolarını gençliğinde doldurmayan birisi, yaşlılıkta osteoporozdan kurtulamaz.“prof. Türkmen’in söylediğine göre, vücutta pek bir denge var ki, kullanılmadığı ya da ihtiyaç olmadığı dönem o maddeyi biriktirmiyor. Kalsiyumun da vücutta depolanması için, vücudun ona ihtiyacı olması gerekiyor. Bu sebepile
de insanın aktif, sportif, hareketli olması önemli. “o süre
vücutta kuvvetli kemiğe ihtiyaç olacaktır, kemik depoları dolsun sanarak de vücudun kalsiyuma ihtiyacı olacaktır” diyen Prof. Türkmen kalsiyumun osteoporozu önlemede tek başına elverişli olmadığını vurgulayarak şöyle konuşuyor:“d vitamini de fazla önemlidir. D vitaminini aktif nur
getirmek nedeniyle güneşe çıkmak gerekir. Sonuç gibi
şunu söyleyebiliriz: Gıdamızda kalsiyum olmalı, beyazpeynir, ayran
ve yoğurdu henüz hayli
tüketmeliyiz. Aldığımız bu kalsiyumu depolamak için, oyun
yapmalıyız, egzersiz yapmalıyız, kısacası aktif olmalıyız. Aktif olmadan osteoporozla mücadele yapmak olası
değildir.“ Prof. Türkmen, yaşlılıkta kurulan
kemik yoğunluğu ölçümünde sağlam
bir karara varabilmek için, gençlik dönemindeki kemik yoğunluğunu da bilmenin mühim
olduğunu vurgulayarak, yaşlılık dönemini beklemeden, gençlik döneminde de kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmanın önemini vurguluyor. Zira, gençlik döneminde kemik yoğunluğu düşük olan ve şunu bilmeyen biri göre
yaşlılık döneminde kurulan
ilk kontrolde tespit edilen düşük yoğunluk değeri, uygunsuz
değerlendirmelere ve paniğe sebep
olabiliyorkimler risk altında?sekonder osteoporoz denilen, çıtır
yaştaki insanlarda dahi osteoporozu tetikleyebilecek birtakım faktörler var. Bunların başında da ilaç kullanımı geliyor. Bilhassa
kortizon kullanan yoksa uzun dönemde kullanması planlanan hastaların osteoporoz yönünden ilacı kullanmadan evvel değerlendirip kullanım sırasındaki değerlerine nazaran
gerekirse osteoporoz tedavisine başlanabiliyor. Yasemin
Inanç şunu şöyle açıklıyor: “kortizon, kemik yıkan hücrelerin faaliyetini bir miktar artırıyor, hatta doğrusu bunların faaliyetini frenleyemiyor. Dolayısıyla bununla birlikte
anda yapım takip oluyor ama yıkım arttığı nedeniyle - önceden osteoporozun da temel mekanizması bu – ilacın da şöyle
bir olumsuz yan tesiri
oluyor. Bu tarz
ilaçların bir takım
hastalıklarda hayli
çabuk
yaşlarda, zorunlu gibi
uzun süreli ve hündür dozda kullanımları gerektiği için, bu hastalar osteoporoz açısından bilhassa
riskli grubu oluşturuyor. Uzun süreli antiepiletik ilaç kullananlar ya da antikoagulan demek ki kanı sulandırıcı ilaç kullananlar da bir miktar riskli ama en uca riski taşıyanlar kortizon kullananlar.”bunun haric bilhassa
menopoza girme dönemi hayli
önemli. Eger hususi
bir risk aksi halde
menopoz öncesinde hususi
bir tarama yapılmıyor. Menopoza giriş döneminde temel kemik yoğunluğu ölçümü yapıp kişinin o sanyede bulunduğu hal
değerlendiriliyor. Yasemin
Güven, eger herhangi bir kontraendikasyon riski aksi halde
xanim doğurma
hekimi de uyan görüyorsa, hastaya beş seneyi aşmamak şartıyla östrojen hormonu önerildiğini söylüyor. Emniyet şöyle takip ediyor: “östrojen hormonu kullanabilen kadınlarda fazla yakın ve yoğun
takibe ihtiyac
yok, , östrojen hormonunun kemik yıkan hücrelerin faaliyetini yavaşlatma, dolayısıyla osteoporozu önleme benzer olumlu bir tesiri
var. Ama bir fotoğrafda menopoza giren kişi hormon alamıyorsa, ya da aldıktan belirli bir müddet
ardından
reglden kesiliyorsa ilk beş yıl içerisinde osteoporoz gelişme riski yoksa başlama riski yüzde 40. Dolayısıyla bu ilk beş yıllık süre, osteoporozu birazcık süratli
bekleyebildiğimiz bir dönem. Bu dönemde gerekirse yıllık ya da iki yılda bir kez bulunmak üzere takiplerini yapıp osteoporoza gerçek bir gidiş varsa, o vakit kemik yıkım hücrelerinin faaliyetini yavaşlatan birtakım ilaçların kullanımına başlıyoruz.” öte yandan menopoza girmiş her bayanın
kalsiyum ihtiyacı arttığı için, kesinlikle
kalsiyum desteği sağlanıyor. şunun bu yüzden
sıra, D vitamini eksikliği Türkiye’de mühim
bir sorun. Kurulan
son araştırmalar da bu konunun önemini destekleyici nitelik taşıyor. ülkemizin içinde bulunduğu Ortadoğu grubu kadınlarda, bilhassa
osteoporozu olanlarda yüzde 80’lerin üstünde
D vitamini eksikliği saptanmış durumda. Yasemin
Güven, bu sebepile
D vitamini takviyesini de yaygınlaştırmaya çalıştıklarını vurguluyor.uygulanan tedaviler “osteoporoz teşhisi konan hastada bir komplikasyon yoksa, demek ki kırık oluşmamışsa koruyucu tedaviye başlanıyor. Koruyucu tedavide ana çıkış noktası hastayı aktif nur
getirmek, egzersiz yapmasını sağlamak. Hareketli
yürüyüşler kemiğin mevcut kuvvetini korumasını sağlıyor. Aktivite ve hareket hesabında
kişinin kasları geliştikçe, kemiklere gelecek
zorlayıcı kuvvetler de azaltılmış oluyor ve dolayısı ile kırık riski de düşüyor. Türkmen bunların
haric bir de koruyucu ilaç kullanımına başlanabileceğini vurgulayarak şu bilgileri veriyor: “bu ilaç grupları osteoporoz döneminde görülen yıkımı azaltabilir ve dengeleyebilir. Dolayısıyla bu tarz
ilaçları da hastanın sene
grubuna uyan gibi
tedavide kullanıyoruz. Lakin tek başına ilaç pek bir ne anlatım
etmez, mühim olan aktif olmaktır.“tedavinin bir ayrı
bu yüzden
da, birleşen
komplikasyonlarla ilgili. Mesela
omurgasında kırıklar başlayan, bu kırıklara ilişkili
ağrıları olan hastayı korumak nedeniyle bir takım tedbirler alınıyor. Bu tedbirler şöyle sıralanabiliyor: Egzersizler yaptırılıyor, mevcut omurga kırığının artmasını önlemek nedeniyle
hasta korselenip, çökmüş olan omurgaların içi kemik çimentosu ya da şuna benzer bir takım
organik malzemelerle doldurularak omurganın yine de aşırı çökmesi engelleniyor. Böylelikle hastaların hem acısı
diniyor hem de duruşu düzeliyor, hasta yaşam kalitesine yeniden
kavuşuyor. El bileği ve kalçasında kırıklar mevcut olan hastanın da tedavisi yapılıyor. Her bu tedavilerde hastayı ağrısız ve aktif bir nur
getirmek amaçlanıyor. , bu sene
grubunda hareketsizlik dönemi uzadıkça, osteoporoz hızla ilerliyor. “osteoropozu ilaç ve ilaç dışarısı yöntemlerle sağaltma
etmenin bu yüzden
düzen
mühim olan, kişisel risk faktörlerini göz önünde bulundurarak osteoporozun gelişmemesi nedeniyle önlem almaktır” diyen Prof. Güven, osteoropozu önlemede de en mühim
silahın aktif bir yaşam sürmek, devmlı
egzersiz yapmak, elverişli kalsiyum ve D vitamini çıkarmak olduğunu bir kez fazla
vurguluyor.